Sultanu’ş Şuara Necip Fazıl Kısakürek vefatının seneidevriyesinde anılıyor

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
AA

Kimi “Zindan iki hece, Mehmed’im lafta / Baba katiliyle baban bir safta” dizeleriyle, kimi “İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya” sözleriyle başlayan Sakarya Türküsü’yle onu tanıdı. Kimileri “Sultanüş-şuara” unvanını layık görürken, kimileri “Üstat” diye çağırdı. “Kaldırımlar şairi”, en çok şiirleriyle üne kavuşsa da hem Büyük Doğu idealiyle hem de Türk fikir hayatına kazandırdıklarıyla akıllara kazındı.

Necip Fazıl Kısakürek Kimdir?

Şair, yazar ve düşünür Ahmet Necip Fazıl Kısakürek, savcılık ve hakimlik görevlerinde bulunan hukukçu Abdülbaki Fazıl Bey ile Girit muhaciri bir ailenin kızı olan Mediha Hanım’ın çocuğu olarak 26 Mayıs 1904’te dünyaya geldi.

Çocukluğunu, dönemin ünlü hakimlerinden büyükbabası Mehmet Hilmi Bey’in Çemberlitaş’taki konağında geçiren Kısakürek, 5-6 yaşlarında dedesinden okumayı öğrendi. Büyükannesi Zafer Hanım’ın da etkisiyle okuma tutkusuyla tanıştı.

Öğretmenlik yılları

Kısakürek, mahalle mektebinde başladığı öğrenimine, Fransız Papaz, Amerikan Koleji ve Rehber-i İttihad okullarında devam etti. İlk mektebi, Heybeliada Numune Mektebi’nde tamamlayan şair, 1916’da Yahya Kemal ve Hamdullah Suphi Tanrıöver’in de öğretmenlik yaptığı Mekteb-i Fünun-u Bahriye-i Şahane’ye (Deniz Harp Okulu) alındı.

Necip Fazıl Kısakürek, öğrencilik yıllarında şiirle ilgilenmeye başlayarak, Nihal isminde haftalık bir dergi çıkardı.

Anne duası şair yaptı

Peki bugün 7’den 77’ye hala en çok okunan eserlerin sahibi usta kalem, nasıl şair oldu?

Bazı insanları aşk acısı şair yapar, bazılarını gurbet, yokluk yada ölüm; ancak Necip Fazıl’ı ise annesinin hasta yatağındaki duası. Üstat, şairliğe adım atışını şöyle anlatmıştı:

“Şairliğim on iki yaşımda başladı. Bahanesi tuhaftır: Annem hasta. Ziyaretine gitmiştim. Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter… Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde. Haberi veren annem, bir an gözlerimin içini tarayıp ‘Senin’ dedi, ‘Şair olmanı ne kadar isterdim’. Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetinin ta kendisi… Gözlerim, hastahane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgara karşı, içimden kararımı verdim: ‘Şair olacağım’ ve oldum.”

Hayatının dönüm noktası

Necip Fazıl, 26 Mayıs 1905’t İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejlerinde yaptı. Bahriye Mektebi’nde 3 yıl okuduktan sonra diploma almayı beklerken okul 4 yıla çıkarılınca bıraktı. İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten sonra Fransa’da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde okuyan Necip Fazıl, bu dönemde Paris’te bohem hayatı yaşadı.

Şiirleriyle şöhret kazanan Üstat, hayatının dönüm noktasında, Beyoğlu Ağa Camisi’nde vaaz veren Abdülhakim Arvasi ile tanıştı ve onun yanından bir daha hiç ayrılmadı.

Ardından hayat tarzını tamamen değiştiren Necip Fazıl, hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi tiyatro eserlerini birbiri ardına Türk edebiyatına kazandırdı.

Çıkardığı dergiler ve buradaki fikir yazılarıyla da dikkatleri üzerine çeken usta kalem, özellikle Büyük Doğu dergisindeki yazılar dolayısıyla tek parti dönemince hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi. Üstat, farklı davalarla dönem dönem hapis hayatı da yaşadı.

Yaşamı boyunca büyük bir fikir mücadelesi veren, konferanslarla Anadolu’yu canlandıran ve eserleriyle pek çok ödüle layık görülen Kısakürek, 25 Mayıs 1983’te vefat etti.

“Cenazemde, namazıma durmayacak kimseyi istemiyorum”

Üstat, vasiyetinde ise şunlara yer verdi:

“Cenazeme çiçek ve bando muzıka gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum. Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malum. Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna.

Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Ne de, kim olursa olsun, kadın. Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! Ve ‘bid’at’ belirtici hiçbir şey! Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu… Sadece Fatiha ve Kur’an.

Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak. Mevlit de istemem!. Onu, uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur’an.”

İlk şiirler

Şair Nazım Hikmet Ran ile aynı okulda eğitim gören Necip Fazıl Kısakürek, Lord Byron, Oscar Wilde, Shakespeare gibi Batılı yazarların eserlerini orijinal dilinde okudu.

Kısakürek, 1921’de Ahmet Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Faruk Nafiz, Ahmed Kudsi gibi dönemin ünlü edebiyatçılarıyla tanıştığı Darülfünun Edebiyat Medresesi Felsefe Bölümü’ne girdi.

İlk şiirleri, Ziya Gökalp’in kurduğu, Yakup Kadri ve arkadaşlarının çıkardığı Yeni Mecmua dergisinde yayınlandı. Maarif Vekaleti’nin 1924’te açtığı sınavı kazanan Necip Fazıl, 20 yaşındayken Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla Paris’e gitti.

Kaldırımlar…

Usta şair, 1925’te döndüğü İstanbul’da, ilk şiir kitabı Örümcek Ağı’nı, 1928’de ise Kaldırımlar’ı yayınladı. Kaldırımlar, büyük bir ilgi ve hayranlık topladı.

Abdülhakim Arvasi ile 1934’te tanışan Kısakürek, bu tarihi kendisi için bir milat kabul etti. Bu tarihten sonra Kısakürek’in eserlerinde tasavvufi düşüncenin izleri görülmeye başlandı.

Eserleri sahnelendi

Kısakürek’in 1935’te yazdığı Tohum ile Bir Adam Yaratmak adlı eserleri, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye konuldu.

İslamcılık ve Türklük vurgusunun ön planda olduğu Tohum, sanat çevrelerinden büyük ilgi görürken, halkın ilgisini çekmedi. 1937 yılında sahnelenen Bir Adam Yaratmak eseri ise büyük ilgi gördü.

Necip Fazıl Kısakürek’in 1936’da Celal Bayar’ın temin ettiği ilanlar yardımıyla çıkardığı ve 16 sayı sürdürdüğü Ağaç Mecmuası, dönemin önde gelen entellektüellerini çatısı altında topladı.

Büyük Doğu dergisi

Yeni bir milli marş yazılması için 1938’de Ulus gazetesinin açtığı yarışmada kendisine yapılan teklifi kabul eden usta şair Kısakürek, yarışmadan vazgeçilmesi şartını öne sürdü. İsteği kabul gören Kısakürek, Büyük Doğu Marşı şiirini yazdı. Şiire verdiği Büyük Doğu adı, daha sonra çıkaracağı derginin de adı oldu.

Necip Fazıl Kısakürek’in 1934’te yaşadığı buhranlı dönemini anlattığı Çile şiiri 1939’da yayınlandı.

Necip Fazıl’ın Vefatı

Necip Fazıl Kısakürek, Türk Edebiyatı Vakfınca 1980’de Sultanu’ş Şuara (Şairler Sultanı) ve 1982’de ise Yılın Fikir ve Sanat Adamı seçildi. Böylece Necip Fazıl Kısakürek, şair Baki’den sonra, Sultanu’ş Şuara unvanına sahip ikinci şair olarak tarihe geçti.

Erenköy’deki evinde 25 Mayıs 1983’te vefat eden Kısakürek’in cenazesi, Eyüp Sultan Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Sultanu’ş Şuara Necip Fazıl Kısakürek vefatının seneidevriyesinde anılıyor
Giriş Yap

Bir Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.