Yeni Türk Şiirinin Öncelikli İsimlerinden Biri: Abdülhak Hamid Tarhan

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Abdülhak Hamid Tarhan: 85 Yıl Sonra Unutulmaz Eserleriyle Anılıyor

Tanzimat dönemi yazarlarından Abdülhak Hamid Tarhan, edebiyat dünyasındaki derin izlerini bırakarak, 85. ölüm yıl dönümünde anılıyor. “Makber” adlı eseriyle Türk edebiyatına damgasını vuran Tarhan, tarihçi Hayrullah Efendi ile Münteha Nasib Hanım’ın üçüncü çocuğu olarak 2 Ocak 1852’de, dedesi Hekimbaşı Abdülhak Molla’nın yalısında dünyaya gözlerini açtı. Bugün, ünlü yazarın 86. ölüm yılı vesilesiyle onun hayatına ve eserlerine bir göz atmak istiyoruz.

Abdülhak Hamid Tarhan: 85 Yıl Sonra Unutulmaz Eserleriyle Anılıyor

Köklü bir aile geçmişine sahip olan Tarhan, ilk öğrenimine Bebek’teki mahalle mektebinde başlamış ve sonraki yıllarda Evliya Hoca, Bahaeddin Efendi gibi önemli isimlerden özel dersler almıştır. Daha sonra kısa bir süre Rumelihisarı Rüştiyesi’nde eğitim gördükten sonra, ailesinin isteği üzerine Ağustos 1863’te ağabeyleri Nasuhi Bey ve Tahsin Efendi ile birlikte Paris’e gitmiştir. Burada bir buçuk yıl boyunca Hortus College’da eğitim almıştır.

Abdülhak Hamid Tarhan, 1864 yılında ağabeyleriyle İstanbul’a döndükten sonra Fransız mektebine devam etti. Fransızcasını geliştirmek amacıyla tercüme odasında çalışmaya başlamış, ardından babasının 1865’te Tahran Büyükelçiliğine atanmasıyla İran’a giderek Farsça öğrenmeye fırsat bulmuştur.

BİRÇOK DEVLET GÖREVİNDE ÇALIŞTI

Unutulmaz edebiyatçı, babasının vefatının ardından 1867’de İstanbul’a dönerek Maliye Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü ve Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü gibi önemli görevlerde bulunmuştur. Bu süreçte Ebuzziya Tevfik aracılığıyla Samipaşazade Sezai, Namık Kemal, Recaizade Ekrem ve Mizancı Murad gibi dönemin önemli yazarlarıyla tanışma fırsatı bulmuştur.

EVLİLİK HAYATI…

1873 yılında “Macera-yı Aşk” adlı ilk piyesini kaleme alan Abdülhak Hamid Tarhan, 1874 yılında “Sabrü Sebat” ve “İçli Kız”, 1875’te “Duhter-i Hindu”, 1876’da ise “Nazife” adlı eserlerini yazmıştır. Aynı yıl Pirizade Fatma Hanım ile evlenmiştir. Paris Büyükelçiliği’nde ikinci katip olarak görev yaptıktan sonra, 1876’da şiir yazmaya başlamış, bu dönemde “Belde yahut Divaneliklerim” adlı şiirlerini ve “Nesteren” adlı piyesini yayınlamıştır. Ancak 1878’de bir eserinin yayını dolayısıyla Paris’teki görevinden alınmıştır.

1883 sonlarında Bombay şehbenderliğine tayin edilen Tarhan, Hindistan’ın zorlu doğasından etkilenerek “Kürsi-i İstiğrak”, “Külbe-i İştiyak” ve “Zamane-i Ab” gibi eserlerini kaleme almıştır.

Abdülhak Hamid Tarhan: 85 Yıl Sonra Unutulmaz Eserleriyle Anılıyor

İstanbul’da vereme yakalanan ve iyileşmesi umuduyla Hindistan’a götürdüğü eşi Fatma Hanım’ın durumu kötüleşince İstanbul’a dönmek üzere yola çıkan Tarhan, hastalığın kötüleşmesi üzerine ağabeyi Nasuhi Bey’in valilik yaptığı Beyrut’ta karaya çıkmıştır. Fatma Hanım, 21 Nisan 1885’te Tarhan’ın ağabeyinin evinde hayata gözlerini yumdu. Eşinin ölüm acısıyla, “Makber” adlı eserini yazmaya başlamıştır. İstanbul’a döndükten bir süre sonra Londra sefareti başkatipliğine atanmıştır. Londra’ya gidişi, Tarhan’ın eserlerinde de etkisini göstermiştir.

Abdülhak Hamid Tarhan: 85 Yıl Sonra Unutulmaz Eserleriyle Anılıyor

ABDÜLHAK HAMİD TARHAN ÖLDÜ

Başarılı yazar, 1890 yılında Londra’da Nelly Clower ile evlenmiştir. Londra’da “Zeynep” ve İngiltere’nin Victoria dönemi özelliklerini taşıyan “Finten” adlı iki piyes kaleme almıştır. Abdülhak Hamid Tarhan, 1895’te Lahey Büyükelçiliğine atanmış, iki yıl sonra kendi isteğiyle Londra Büyükelçiliği müsteşarlığına geçiş yapmıştır. Eşi Nelly’nin hastalanması sebebiyle İstanbul’a dönen Tarhan, 1906’ya kadar burada kalmıştır. Nelly’nin 8 Şubat 1911’de vefatından bir yıl sonra Belçikalı Lüsyen (Lucienne) Hanım ile evlenmiştir.

İstanbul’a döndükten sonra, 1914’te Ayan Meclisi üyesi olmuş ve meclisin ikinci başkanlığına seçilmiştir. 1922’de bu görevinden ayrıldıktan sonra ailesiyle Avrupa’ya gitmiş, Cumhuriyetin ilanından sonra emekliye ayrılarak 1928’de İstanbul milletvekili olmuştur. Usta edebiyatçı, 13 Nisan 1937’de hayata veda etmiştir. Tarhan, Atatürk’ün talimatıyla Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilen ilk kişi olma özelliğini taşımaktadır.

Şair-i Azam ve “tezatlar şairi” olarak anılan Abdülhak Hamid Tarhan, Türk şiirine Batı’dan yeni konular, serbest düşünce ve yenilikçi bir form kazandırmıştır. Modern edebiyatın doğuşunda önemli bir figür olarak kabul edilen Tarhan, Batılı yazarların etkisiyle yazdığı eserlerle Türk tiyatrosuna felsefi düşünceleri entegre etmiştir.

Makber ve Ölü-Osmanlıca

Basında “Şair-i Azam” ve “tezatlar şairi” olarak bilinen Tarhan, Türk şiirine Batılı bir anlayış ve yenilikler sunarak, felsefi duygu ve hayal gücünü eserlerinde ustalıkla yansıtmıştır. Geniş bir coğrafyayı tanıma fırsatı bulan yazar, tiyatro eserlerinde çoğunlukla manzum biçimde Türk, Arap, Asur ve Yunan tarihine dair olayları işleyerek, doğa ve aşk temalarını içeren şiirlerle zengin içerikli eserler üretmiştir.

Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemlerini yaşamış, Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık etmiştir. Eserlerinde dönemin sosyal ve siyasi etkilerini ustalıkla yansıtan Tarhan, uzun yıllar hem Doğu hem de Batı ülkelerinde diplomatlık yapmış ve bu tecrübeleri sayesinde karşılaştırmalı edebiyata da hakim olmuştur.

Yeni Türk Şiirinin Öncelikli İsimlerinden Biri: Abdülhak Hamid Tarhan
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Bir Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!