Hindistan’ın Pakistan’a yönelik “Sindoor Operasyonu” kod adlı füze saldırıları, bölgedeki gerilimi bir anda yükseltti. Türkiye, Müslüman Pakistan’ın bu zorlu günlerinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları eşliğinde en üst düzeyden bir tutumla Pakistanlı kardeşlerimizin yanında olduğunu gösterdi, gösteriyor.
Bu konuda Hindistan tarafından gelen çatlak sesler de Türkiye’nin tavrının doğruluğunu ortaya koyuyor. Dün itibarıyla da Türkiye’nin de katkısının olduğu görüşmeler sonrası şimdilik ateşkes ilan edildi.
Kısacası Türkiye, çatışmada da, sulhde de daima Pakistan’ın yanında duruyor. Devletlerinin adı değişse de iki Müslüman toplum arasındaki tarihî bağlar dikkate alındığında Türkiye tam da kendine yakışanı yapıyor.
HİND YARIMADASI İSLAM’LA TANIŞIYOR
Hint yarımadasında çok uzun asırlar boyunca Hinduizm ve Budizm inancı yaygındı. İslam’ın neşet etmesinden kısa bir süre sonra ise önce Müslüman âlimlerin münferit seyahatleri, sonrasında da İslam ordularının akınlarıyla bölge Müslümanlıkla tanışmıştı. Emevî ve Abbasî güçlerinin ardından Gazneliler de Hindistan topraklarında İslam’ın yayılmasına büyük katkı sağlamışlardı. Yerli halk, bazısı “binlerce tanrı”dan oluşan putperest inançlar yerine İslam’ın tevhit inancında gerçeği ve huzuru bulmuştu.
İSTANBUL’UN FETHİYLE BAYRAM ETMİŞLERDİ
İşte, ileride bugünkü Pakistan ve Afganistan’ın insan sermayesini oluşturacak bölgedeki Müslüman toplum böylece ortaya çıkmıştı. Osmanlıların İstanbul’u fethetmesi, Hindistan Müslümanları arasında sevinçle karşılanmış, bunun için kutlamalar yapılmış, camilerde vaazlar verilmiş, namazlar kılınıp, dualar edilmişti. Bölgedeki Müslüman sultanlıklardan biri olan Bekken Sultanlığı’nın hâkimi Muhammed Şah Behmenî, Fatih Sultan Mehmet’e hediyelerle bir elçi göndererek, üstün başarısından dolayı tebrik etmiş, dostane ilişkiler kurma talebinde bulunmuştu.
HİLAFET İLAN EDİLİNCE BAĞLAR DAHA DA GÜÇLENDİ
İstanbul’u fethine şükreden Hindistan Müslümanları, onun torunu Yavuz Sultan Selim’in Halifelik makamını Osmanlı Hanedanı’na intikal ettirmesiyle de büyük sevinç duyarak, kendilerini Hilafet çerçevesinde Osmanlının bir parçası olarak görmeye başlamışlardı. Aynı dönemde kurulan Babür Devleti ise Müslümanların daha da organize olmasını ve Osmanlı ile ilişkilerin daha da gelişmesini sağlamıştı. Bölgedeki bir başka Müslüman sultanlık olan Muzafferî Hanedanlığı da Osmanlı İmparatorluğu ile yakın ilişkiler kurmuştu. Keşifler bahanesiyle bölgeye gelen, aslında emperyal hedefler peşinde olan Portekiz gemilerinin tehdidi karşısında hanedanlık, Osmanlı’dan yardım istemişti. Hem Yavuz Sultan Selim hem de oğlu Kanunî Sultan Süleyman bu taleplere olumlu cevaplar vermişlerdi.
HAYDARABAD’DAN OSMANLI ASKERLERİNİN YETİMLERİNE ŞEFKÂT
1724’te kurulup, 1948 yılına kadar varlığını sürdüren Haydarabad Nizamlığı ise Osmanlı ile çok yönlü kurumsal ilişkiler kurmuştu. Nizamlığın kurulduğu yıllar, Osmanlı İmparatorluğu’nun peş peşe gelen savaşlarla büyük sorunlar yaşadığı bir dönemdi. Cephelerde binlerce Osmanlı askeri şehit oluyor, geride aileleri, yetimleri kalıyordu. Haydarabad Kızılayı, bu insanî drama kayıtsız kalmamış ve Osmanlı yetimleri için yardım kampanyaları düzenlemişti. Devletin üst düzey yöneticileri, bölgeyi adım adım dolaşarak, zengin Müslümanlardan İstanbul’a gönderilmek üzere para ve kıymetli eşya toplamaya önayak olmuşlardı. Haydarabad Nizamlığı’nın diplomatları da uluslararası toplantılarda Osmanlı İmparatorluğu’nun tezlerini canla başla savunuyorlardı.
Müslüman siyasi, bürokrat ve aydınlar ayrıca, Osmanlı Devleti’nin desteğiyle çıkan El-Akhtar gazetesinin, yaşanan maddi sıkıntılar nedeniyle kapanmak üzere olduğunu haber alınca devreye girerek, oluşturdukları bir fonla gazetenin yayınına devam etmesini sağlamışlardı. Urduca ve Farsça dillerinde de yayınlanan gazetenin Hint yarımadasında dağıtımını da nizamlık organize etmişti.
SIRPLAR SALDIRINCA BALKANLARDAKİ HASTANEYE YARDIMA KOŞTULAR
Hindistan kıtasındaki Müslümanların, Müslüman Türklere olan muhabbeti her ama her fırsatta görünür hale gelmekteydi. Osmanlı İmparatorluğu Sırpların isyan ve saldırıları karşısında zor durumdayken de yine Hindistan Müslümanları imdada koşmuştu. Haydarabad Nizamı Başbakanı Salar Cenk, bir yardım kampanyası düzenleyerek topladığı 5.700 sterlin ile tıbbî yardım malzemesini yaralı Osmanlı askerlerinin tedavi edildiği hastaneye ulaştırmıştı. Üstelik bütün bu yardımlar, bölgedeki İngiliz sömürgeciliğinin zorlu baskılarına rağmen yapılmaktaydı.
HİCAZ DEMİRYOLU COŞKUSU
Bölge Müslümanları, II. Abdülhamid’in Hicaz Demiryolu projesini de İslam birliği adına çok önemli bir girişim olarak görüp, sevinçle karşılamışlardı. “Kutsal topraklara hızla ve güvenle ulaşacağız.” diyen Hindistan Müslümanları, Osmanlı İmparatorluğu’nun sıkıntılı günler geçirdiğini dikkate alarak bir kez daha yardım kampanyaları organize etmişlerdi.
Hintli Müslüman aydınlar ayrıca, “Anjuman Khuddam-ı Kaaba”yı (Kâbe’nin Hizmetkârları Topluluğu) kurarak, Hicaz Demiryolu projesini takip edecek başka projelerle İslam’ın kutsal mekânlarının çok daha etkili bir şekilde savunulması yönünde kamuoyu oluşturmaya çalışmışlardı. Osmanlı yönetimi de bu yardımlara karşılık, bir şükran jesti olarak, Haydarabadlılara “Hamidiye Hicaz Demiryolu Madalyası” göndermişti.
YURDIŞINA ÇIKARTILAN HALİFE ABDÜLMECİD’E YARDIM
Haydarabad Nizamlığı’nın Osmanlı sevgisi, imparatorluk yıkıldıktan sonra da devam etmişti. Cumhuriyet ilan edilip, 1924 yılında da Halifeliğin kaldırılmasıyla zorla yurtdışına çıkartılan son Halife II. Abdülmecid ve ailesi, takip eden günlerde güç şartlarla karşı karşıya kalmışlardı. Bu insanî dramı haber alan Haydarabad Nizamı Mir Osman Ali, “Sultan Abdülmecid’in malî durumu pek iyi değildir. Müslümanın Müslümanın kardeşi olduğu ilkesi gereğince, ona elimden geldiğince yardım etmeyi dinî bir vazife sayıyorum. 1924 yılı Temmuz ayından itibaren ömür boyu kendisine aylık üç yüz pound maaş bağlıyorum. Avrupa’daki adresi bulunur bulunmaz bu para ona havale edilecektir.” satırlarının yer aldığı bir mektup yazarak, yöneticilerine gerekli talimatı vermişti.
Paris’te bulunan II. Abdülmecid de Mir Osman Ali’nin bu jestine bir teşekkür mektubuyla karşılık vererek, “Devlet olarak verdiğiniz alicenap kararınız, Navaz Bahadır Cenk vasıtasıyla tarafıma ulaştı. İslam’ı ve Müslümanları desteklediğiniz için en kalbi duygularımla size şükranlarımı ve takdirlerimi arz ediyorum. Bu samimi tavrınız, hakiki İslam kardeşliğine verdiğiniz önemi göstermektedir. Sizin gibi Müslüman hükümdarların varlığı, bizim için gurur vesilesidir.” satırlarını kaleme almıştı.
– Doç. Dr. Cemil Kutlutürk, “Hindistan’da Kurulan Haydarabad Nizamlığı’nın Osmanlı Devleti’ne Verdiği Destek”, İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, S. 3, 2022