Ümit Yenişehirli’nin Kaleminden: Cuntanın Özünü Yansıtan Parti

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

CHP ve Yolsuzluk İddiaları Üzerine Polemikler

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin eski başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki yolsuzluk iddialarına karşı belgeli, bilgili ve kamuoyunu ikna edici karşı tezler yerine, CHP, polemiklerle önce kendi tabanını, ardından da daha geniş kitleleri konsolide etmeye çalışıyor. Başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere, partinin çevreleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AK Parti’ye yönelik bir “cunta” söylemini dolaşıma sokma çabasında. Ancak, bu iddiaların sahipleri, geçmişte kendi partilerinin de benzer yöntemlerle iktidarlarını sürdürdüğünü çok iyi biliyorlar.

CHP ve Yolsuzluk İddiaları Üzerine Polemikler

CHP’nin Tarihsel Cunta Bağlantıları

Cumhuriyet Halk Partisi, kuruluşundan itibaren 27 yıl boyunca antidemokratik bir tek parti yönetimi uygulamıştır. Bu dönemde, klasik anlamda askerî kökenli bir cuntanın şekil şartları olmasa da, ordunun devlet yönetimindeki baskın rolü ve halkla olan ilişkileri oldukça “farklı” bir boyutta gelişmiştir. O yıllarda sıkça dile getirilen “jandarma dipçiği” söylemi, halk ile ordu arasındaki dengesiz ilişkiyi en iyi ifade eden sembollerden biriydi. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Batılı güçlerin baskısıyla çok partili hayata geçiş kararı almak zorunda kaldığında, siyasetteki ordu etkisi de farklı bir şekle dönüşmüştü.

CHP’nin Tarihsel Cunta Bağlantıları

1946 Seçimleri ve CHP’nin Manipülasyonu

Çok partili hayata geçişle birlikte yapılan 1946 seçimlerinde, Demokrat Parti (DP) henüz o günden yönetimi devralacak oy oranına sahip olmasına rağmen, devlet gücünü ve ordunun kontrolünü elinde bulunduran CHP, “açık oy – gizli sayım” yöntemiyle iktidar süresini dört yıl daha uzatmayı başardı. Bu süreçte, köylere kadar ulaşabilen silahlı kuvvetler, CHP’nin en önemli destekçisi oldu. Oylar, kapısında silahlı askerlerin bulunduğu ve DP’li gözlemcilerin alınmadığı kapalı odalarda CHP’li memurlar tarafından “sayılıyor” ve ardından galibin CHP olduğu ilan ediliyordu.

1946 Seçimleri ve CHP’nin Manipülasyonu

CHP ve Menderes’in Tek Adam İfadesi

Bu manipülatif yöntemler, 1950 seçimleriyle sona erdi. Serbest seçimlerin yapılmasının hemen ardından halk, 27 yıllık CHP yönetimini sona erdirdi. Ancak CHP, bu sonuçları olgunlukla karşılamak yerine çok kısa sürede sert bir muhalefete geçiş yaptı. Daha birkaç aylık Başbakan olan Adnan Menderes, CHP’liler tarafından hemen “tek adam” olarak damgalandı. Menderes, bir defasında, “CHP’nin muhalefeti tahripkârdır.” demişti. Oysa darbe öncesinde başlayacak asıl CHP muhalefeti, bu ilk dönem muhalefetini bile geride bırakacaktı.

CHP ve Menderes’in Tek Adam İfadesi

İnönü ve Darbe Destekçiliği

İsmet İnönü liderliğindeki CHP, özellikle 1957 yılından itibaren ordu yönetiminin darbe yapma niyetinin en büyük destekçilerinden biri haline geldi. İnönü, 1959 yılında, “Bu baskı rejimini Türk milleti sürdüremez.” diyerek, darbenin meşru bir hak olduğunu açıkça belirtmişti. 18 Nisan 1960’ta ise, “Bu yolda yürürseniz sonunuz felaket olur.” diyerek, darbe hazırlıklarının farkında olduğunu ima etti.

İnönü ve Darbe Destekçiliği

CHP’nin Darbe Güzellemesi

Sonrasında ise İnönü, darbe güzellemesi yapmaya başladı. “Şartlar tamam olduğunda milletler için ihtilal meşru bir haktır.” ifadesi, darbe yanlısı açıklamaların bir parçası oldu. CHP’nin çeşitli temsilcileri, seçilmiş iktidarın demokrasi dışı yollarla devrilmesine yönelik açıklamalar yapmaya devam etti. İnönü, DP yönetimine yönelik, “Sizi ben bile kurtaramam.” demişti. Bu sözler de, darbe sürecinin ne kadar iç içe geçtiğini gözler önüne seriyordu.

CHP’nin Darbe Güzellemesi

Kore Darbesi ve Türkiye’deki Yansıması

İkinci Dünya Savaşı sonrası bölünen Kore’nin Güney Kore kısmında gerçekleşen 19 Nisan darbesi, CHP’nin dikkatini çekmişti. İnönü, Türkiye’de 27 Mayıs 1960’da yapılacak darbeden 38 gün önce gerçekleşen Kore darbesini överek, “Türk milleti, Kore milletinden daha az haysiyetli değildir.” demişti.

Kore Darbesi ve Türkiye'deki Yansıması

27 Mayıs Darbesi ve CHP’nin Tavrı

Sonunda 27 Mayıs darbesi gerçekleşti ve DP iktidardan uzaklaştırıldı. CHP, darbecilerin yanında yer alarak, darbe sonrası sürece hemen dahil oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4 Şubat 2023 tarihinde yaptığı bir konuşmada, darbecilerin başa getirdiği Cemal Gürsel’in, İnönü’ye “Emirleriniz bizim için peygamber buyruğudur paşam.” dediğini ve CHP’nin bu durumu benimsediğini dile getirdi.

27 Mayıs Darbesi ve CHP’nin Tavrı

12 Mart ve 12 Eylül Darbeleri

CHP, 27 Mayıs’tan sonra gelen 12 Mart 1971 darbesinde de yine demokrasi yerine cuntacıların yanında yer aldı. 12 Eylül 1980 darbesinde ise, genel bir sessizlikle karşılık vererek, darbecilere karşı herhangi bir ciddi eleştiri getirmedi. Darbe sonrası Bülent Ecevit’in, darbecilere karşı suskunluğu, birçok çevrede eleştirildi. Bu durum, CHP’nin darbecilere karşı sergilediği tutumu sorgulatmaya başladı.

12 Mart ve 12 Eylül Darbeleri

28 Şubat ve CHP’nin Cunta Destekçiliği

28 Şubat darbesinde CHP, yine anti-demokratik tavır sergileyerek, irtica suçlamalarıyla Refah Hükümeti’ne saldırdı. Bu süreçte, CHP’nin geçmişteki cunta destekçiliği, yine gün yüzüne çıktı.

28 Şubat ve CHP’nin Cunta Destekçiliği

Sonuç

Bugün, CHP’nin geçmişteki cunta destekçiliği ve demokrasi karşıtı tutumları, halihazırda ortaya konan yolsuzluk iddialarıyla birleştiğinde, partinin tarihsel bir çelişki sergilediğini göstermektedir. Bu tarihsel bağlamda CHP’nin mevcut tavrı, geçmişteki yanlışlarını unutturmaya yetmeyecektir.

Sonuç

Ümit Yenişehirli’nin Kaleminden: Cuntanın Özünü Yansıtan Parti
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Bir Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.