Türkiye nüfusunun yaşlandığı, artık tartışmasız bir realite. Uzun yıllar, belli çevreler ile bu çevrelerin sözcüsü olan hâkim medyanın, nüfus artışını kötüleyip, doğum kontrolünü teşvik eden yaklaşımları, tehlikeyi fark etmenin önündeki en büyük engellerden biriydi. İki binli yılların başına kadar devleti yönetenlerin de bu yaklaşıma sıcak bakması sorunu daha da büyüttü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise neredeyse siyasete atıldığı ilk günden itibaren çok çocuk, geniş aileler, nüfus artışının gerekliliği vurgusu yaptı. Son yıllarda bu yöndeki uyarılarını giderek arttıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün çabalarına rağmen ortaya çıkan düşen doğum oranları tablosunu ise bir süre önce “felaket” kelimesiyle anlatmak zorunda kaldı.
Dünya tarihine bakınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu bakış açısının işin doğrusu olduğu görülüyor. Zira, çok eski devirlerden itibaren, hem toplumlar hem de devletler, kalabalık nüfusu hemen her zaman, güçlü bir devlet ve toplum olma yolunda ideal bir hedef olarak belirlemişti.
MÖ 300: DULLARI ZORLA EVLENDİRELİM
Nüfus meselesi, tarihî kayıtları bilinebilen ilk toplumlardan itibaren gündemdeydi. Birçok antik dönem yazarı, nüfus konusuna kafa yormuştu. MÖ 300 civarında, Hintli siyasi filozof Chanakya, nüfusun; siyasi, ekonomik ve askeri bir güç kaynağı olduğunu söylüyordu. Hintli filozof, “Belirli bir bölgede fazla insan belki bazı sorunlara yol açabilir ama belirli bir bölgede az sayıda insan her zaman sorundur.” diyordu.
Chanakya; Hindu rahiplerin getirdiği dulların yeniden evlenmesi yasağının kaldırılmasını, hatta yeniden evlendirmenin gerekirse zorla yaptırılmasını, göçe yol açan vergilerden vazgeçilmesini, bekârlığı öven “çileciliğin” sadece yaşlılara has kılınmasını istiyordu.
ANTİK YUNAN’IN NÜFUS POLİTİKASI: YETERİNCE KALABALIK OLMALIYIZ
Antik Yunanistan’da, “güçlü olamayacakları düşünülerek” seçilen kimi bebeklere yönelik bazı acımasız uygulamalar olsa da genel tutum nüfusun artırılması yönündeydi. Sık sık savaşan Yunan devletleri için nüfus, önemli bir güç ölçeğiydi.
Düşünürler, nüfus artışını genellikle teşvik ediyordu. Dönemin ünlü düşünürleri Eflatun ve Aristo, şehirleri etkin ve verimli yönetecek kadar az, ama aynı zamanda düşmanlara karşı kendilerini savunabilecek kadar da çok bir nüfusa ulaşılması gerektiğini söylüyorlardı. Nüfusun gerilememesi için de devletin aileler teşvikler sunmasını, nüfus yoğunluğu az olan bölgelere ise göç politikaları uygulanmasını öneriyorlardı.
ROMA’DA ERKEN EVLİLİK ÖDÜLLENDİRİLİYORDU
Kuruluşundan itibaren yayılmacı bir politika izleyen Roma İmparatorluğu için de nüfus artışı stratejik önemde bir konuydu. Kısa süre içerisinde hem kuzey, hem güney hem de doğuya seferler düzenleyip, ülkeleri ele geçiren Roma imparatorları için her yeni doğan erkek çocuk, ordularına yeni bir askerin daha katılacağı anlamına geliyordu.
Roma devleti, kurucu imparator Augustus’tan itibaren nüfus artışına önem vermişti. Erken evlenen çiftlere devlet yardım ediyordu. Sık aralıklı doğumları teşvik etmek için bir dizi yasa çıkarılmıştı. Kalabalık aileler vergi indirim alıyor, ailenin reisi ya da en büyük erkek çocuğun devlette işe alınmasında ayrıcalık tanınıyordu. Nüfus artışına katkısı olmayan aile sayısını baskılamak için getirilen kural gereğince de çocuksuz bir çiftin hayatta kalan eşi, ölen kişinin mirasının sadece onda birini alabiliyor, geri kalan servete ise devlet el koyuyordu.
İBN HALDUN: KUR’AN VE PEYGAMBER ÇOĞALMAYI TEŞVİK EDİYOR
Sosyoloji ilminin kurucusu olarak bilinen büyük İslam âlimi İbn Haldun da nüfusça kalabalık olan toplumların her zaman daha medenî olacağı tezini ortaya koymuştu. İbn Haldun’un fazla nüfus taraftarı olmasının temel kaynağı, İslam’ın bu konudaki yaklaşımıydı. Kur’an-ı Kerim’de evlenmek ve çoğalmak konusundaki açık hüküm ve teşviklere işaret eden İbn Haldun, Hz. Peygamber’in (sav), “Evleniniz, çoğalınız” Hadis-i Şerifi’ne de sıklıkla vurgu yapmıştı. Çalışan kafa ve kol miktarını çoğaltma ile üretim süreçlerindeki verimi yükseltmenin önemini de dile getiren İbn Haldun, bunun nüfustaki kaliteyi artıracağını belirtmekteydi.
Nüfus artışının, nadiren bazı sorunlara yol açabileceği ihtimalini de ifade eden İbn Haldun, devletin alacağı önlemlerle kamu idaresinin ideal ölçekte çalışması ve halkın ahlakının geliştirilmesinin ise bu sakıncaları en aza indireceğini kaydetmişti. İbn Haldun, son tahlilde, böylesi ihtimallerin “meşiyetillah” kapsamına girdiğini, yani “Allah’ın âlem için takdir ettiği plan”ın bir parçası olduğunu söylemekteydi.
LUTHER: TANRI ÇOCUKLARI YARATIR VE BESLER
Hıristiyan Orta Çağ Avrupası’nda da nüfus ile ilerleme arasındaki doğrusal ilişkiyi olumlayan yaklaşımlar vardı. Krallar, üretimi teşvik etmek için kalabalık ailelere ücretsiz araziler verirdi. Protestanlık mezhebini kuran Martin Luther, İncil’deki, “Verimli olun ve çoğalın.” hükmüne atıf yapıp, “Tanrı çocukları yaratır. Ayrıca onları besleyecektir.” demekteydi. Fransız hukukçu Jean Bodin ise daha büyük nüfusların daha fazla üretim ve daha fazla ihracat anlamına geldiğini, dolayısıyla devlet ve milletlerin çok çocuk politikası izlemesi gerektiği görüşünü savunuyordu. İtalyan rahip ve diplomat Giovanni Botero da “Bir şehrin büyüklüğü, sakinlerinin çokluğu ve gücüne dayanır.” diyordu.
KOMÜNİST DÜNYANIN “KAHRAMAN ANNELER”İ
Geçtiğimiz yüzyılın başlarında Rusya’da iktidara gelen komünist önderler, savaşlarla ortaya çıkan nüfus kaybını telafi etmek için birçok önlem geliştirmişti. Komünistler; ideolojilerindeki seküler, ateist damara rağmen, nüfus artırma politikalarında manevi söylemler geliştirmişlerdi. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), bu amaçla “Kahraman Anneler” kampanyası başlatmıştı. Çok çocuklu annelere bu unvan veriliyor, nüfusun artmasının ülkeye getireceği katkılar manevî deyişlerle süslenmiş retoriklerle anlatılıyordu. Bu annelere ciddi maddi destekler de sağlanıyordu.
1,4 MİYARLIK ÇİN BİLE DAHA DA ÇOĞALMAK İSTİYOR
Dünya tarihinde, antik çağlardaki kimi toplumlarda görülen bebek katliamının çok daha acımasızını “tek çocuk politikası” için uygulayan komünist Çin bile, bu yanlış ve vahşi tutumundan geri adım atmaya başladı. Çin idaresi, uzun yıllar acımasızca uyguladığı nüfusu baskılama politikalarını, son yıllarda önce gevşetti, sonra da değiştirdi. Dünyanın nüfusça en büyük ülkesi olan (1 milyar 408 milyon) Çin’de hükümet, bir süre çocuk sayısına ilişkin yasak takibini gevşetti, ardından 2021 yılında da aile başına iki çocuk sınırını kaldırarak üç çocuğa izin verdi. Yönetimin bu kararı almasında, 2020 yılı sayımının; nüfusun, küçük bir oranda da olsa yaşlanma işareti veren sonuçları etkili olmuştu.
– Dr. Büşra Bilgin, “İbn Haldun ve Thomas R. Malthus’ta Nüfus ve Ahlâk İlişkisi”, Süleyman Demirel Üniversitesi Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 2024 Güz
– Musa Yetim, “İbn Haldun’un Devlet Görüşü”, İstanbul Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1994