Gazze Şeridi’nde Yaşanan Kriz: İnsani Boyutlar ve Uluslararası Tepkiler
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana devam eden çatışmalar, Gazze Şeridi’nde büyük bir insani krize yol açmış durumda. Bu süre zarfında, İsrail’in düzenlediği bombardımanlar sonucu hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 51 bine yaklaşmış durumda. Bu rakam, sadece bir sayının ötesinde, bir topluluğun acı dolu hikayelerini ve yaşadığı travmaları gözler önüne seriyor. Her bir kayıp, bir ailenin yıkımı, bir çocuğun yetimliği demek. Uluslararası toplumun bu duruma yeterince duyarsız kaldığı da gözlemleniyor.
Uluslararası Adalet Divanı’nın Rolü
Bu süreçte, Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki faaliyetleri konusunda danışma görüşü sürecini başlatmış durumda. UAD’dan yapılan açıklamada, 40 devlet ve 4 uluslararası kuruluşun bu süreçte sözlü sunum yapacağı duyuruldu. Bu sunumlar, sadece hukuki bir süreç değil, aynı zamanda uluslararası toplumun bu krize karşı duruşunu da yansıtıyor. Türkiye, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla 30 Nisan’da yapacağı sunumla bu sürece katılacak. Türkiye’nin bu süreçteki rolü, Filistin’e yönelik destek ve dayanışma mesajı vermek açısından büyük önem taşıyor.
Tüm Dünyanın Gözü Lahey’de
Sözlü duruşmalar 28 Nisan ile 2 Mayıs tarihleri arasında Lahey’deki Barış Sarayı’nda gerçekleştirilecek. Bu duruşmalar, uluslararası hukuk açısından büyük bir öneme sahip. Ancak dikkat çeken bir nokta, İsrail’in bu sözlü sunumlar arasında yer almaması. Bu durum, İsrail’in uluslararası toplumun karşısındaki duruşunu ve bu süreçteki ciddiyetini sorgulatıyor. Ayrıca, İslam İşbirliği Teşkilatı, BM Genel Sekreterliği, Arap Ligi ve Afrika Birliği gibi uluslararası kuruluşların da bu süreçte aktif rol alması, Filistin davasının uluslararası platformda daha fazla görünür olmasına katkı sağlıyor.
Yazılı Beyanlar ve Uluslararası Destek
Norveç’in öncülüğünde başlatılan BM Genel Kurulu’ndaki danışma görüşü talebi, Türkiye’nin desteğiyle daha da güçlendi. 45 ülke ve 4 uluslararası kuruluşun yazılı beyanlarını sunması, uluslararası toplumun bu krize karşı duyarlılığını ortaya koyuyor. Bu ülkeler arasında Malezya, Rusya, Pakistan, Katar gibi birçok devlet yer almakta. Özellikle Türkiye’nin bu süreçteki aktif rolü, Filistin halkına yönelik dayanışma ve destek mesajını pekiştiriyor.
İsrail’in UNRWA’ya Yönelik Kısıtlamaları
İsrail’in, BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) üzerindeki kısıtlamaları, bölgede insani krizin derinleşmesine neden oluyor. Bu kısıtlamalar, Filistinli mültecilerin temel ihtiyaçlarına erişimlerini zorlaştırırken, insanlık dramını daha da derinleştiriyor. Türkiye’nin bu konudaki yazılı beyanında, BM’ye üye devletlerin sorumlulukları ve İsrail’in işgal altındaki topraklardaki yükümlülükleri vurgulanmış durumda.
Bölgedeki İnsan Hakları İhlalleri
İsrail’in işgal altındaki Doğu Kudüs’te UNRWA’nın faaliyetlerini sonlandırma kararı, 31 Ocak 2025 itibariyle yürürlüğe girecek. Bu karar, bölgedeki insan hakları ihlallerinin bir örneği olarak öne çıkmakta. Bu tür uygulamalar, uluslararası hukukun ihlali anlamına gelirken, Filistin halkının temel insan haklarına erişimi konusunda ciddi sorunlar yaratıyor.
Sonuç: Uluslararası Toplumun Sorumluluğu
Filistin meselesi, sadece bir toprak sorunu değil, aynı zamanda bir insanlık dramıdır. Uluslararası toplumun, özellikle de BM’nin bu konuda daha aktif ve etkili adımlar atması gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, her bir insan hayatı değerlidir ve bu kriz, sadece Filistinlilerin değil, tüm insanlığın ortak sorunudur. Türkiye’nin bu süreçteki destek ve dayanışma çabaları, uluslararası platformda önemli bir ses oluştururken, diğer ülkelerin de benzer bir duyarlılık göstermesi bekleniyor. Gelecekte, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için güçlü bir uluslararası işbirliği şarttır.
