TCMB Başkanı Karahan: Sıkı para politikasından taviz yok

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
AA

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, Boğaziçi Üniversitesi tarafından düzenlenen ve “Belirsizlik Çağında Finansal Dönüşüm” temasını işleyen Finans Zirvesi 2025’te, “Türkiye Ekonomisinde Para Politikası ve Enflasyon Görünümü” başlıklı bir konuşma yaptı.

Karahan, küresel jeopolitik risklerin, teknolojik değişimlerin ve dalgalı finansal koşulların para politikası üzerinde önemli etkiler yarattığını vurguladı. Özellikle son dönemde küresel ticaret politikalarında yaşanan gelişmelerin, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki belirsizlikleri artırdığını belirtti.

DEZENFLASYON SÜRECİ VE ENFLASYON GÖRÜNÜMÜ

2024 Haziran ayından itibaren Türkiye’de dezenflasyon sürecinin devam ettiğini belirten Karahan, enflasyonun ana eğiliminin gerilediğini ve hizmet enflasyonundaki düşüşün belirginleştiğini ifade etti:

Mal enflasyonu da düşük seviyelerde seyrediyor. Uyguladığımız politikalar sayesinde talepteki dengeleme enflasyondaki gerilemeyi destekledi. Enflasyon beklentilerindeki iyileşme devam ediyor. Mart ayında yaşanan piyasa hareketliliklerine karşı proaktif adımlar attık. Para politikasındaki kararlı duruşumuzu sürdürerek, dezenflasyon sürecini devam ettirmeyi amaçlıyoruz.

KÜRESEL BELİRSİZLİKLERİN ETKİSİ

Son dönemdeki küresel ticaret ve ekonomi politikalarındaki belirsizliklerin yüksek seviyelere ulaştığını belirten Karahan, bu durumun küresel büyüme üzerinde aşağı yönlü riskler oluşturduğunu ifade etti:

Varlık fiyatlarındaki dalgalanmalar, finansal kuruluşların bilançoları üzerinden makrofinansal riskleri artırıyor. Bu belirsizlikler, küresel büyüme üzerinde aşağı yönlü baskılar oluştururken, enflasyonun etkileri ise her ülkede farklı boyutlarda kendini gösteriyor.

Karahan, belirsizliklerin ülke ekonomilerine olan yansımalarını da ele aldı. Bu belirsizliklerin karar alma süreçlerini bozduğunu, yatırımların ertelenmesine ve tüketim daralmasına yol açtığını, ihracata dayalı ekonomilerde büyümeyi zayıflattığını, yatırımcıların daha güvenli limanlara yöneldiğini, gelişmekte olan ülkelerin risk primlerini artırdığını ve borçlanma maliyetlerini yükselttiğini söyledi. Ayrıca, küresel enflasyonun yükseldiği 2022-2023 dönemini takip eden yıllarda, gelişmekte olan ülkelerdeki fiyat artışlarının daha belirgin hale geldiğini ve maliyet yönlü dış şokların fiyatlara daha hızlı yansıdığını belirtti.

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDEKİ KIRILGANLIKLAR

Karahan, gelişmekte olan ülkelerin, küresel belirsizlik dönemlerinde gelişmiş ülkelere göre daha kırılgan hale geldiğini ifade etti: “Bu kırılganlıklar sadece büyümeyi değil, aynı zamanda fiyat istikrarı ve finansal istikrarı da olumsuz yönde etkileyebiliyor”

Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde borçlanmanın yüksek olmasının bir diğer risk faktörü olduğunu belirtti.

POLİTİKA ARAÇLARININ ÇEŞİTLENMESİ

Karahan, belirsizlik ortamında politika yapıcıların kırılganlıkları yönetebilmek için çeşitli politika kombinasyonları kullanmalarının önemini vurguladı. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin, küresel finansal koşulların belirsiz ve dalgalı hale gelmesiyle birlikte para politikası araçlarını çeşitlendirmeye yöneldiğini söyledi. 2008-2009 küresel finansal krizinin ardından, dışsal şoklara karşı daha görünür hale gelen kırılganlıkların, gelişmekte olan ülkeleri geleneksel faiz oranı politikalarını tamamlayan yeni araçlar kullanmaya ittiğini belirtti.

Bu araçlardan birinin döviz piyasası müdahaleleri olduğunu ifade eden Karahan, “Kur geçişkenliğinin yüksek olduğu gelişmekte olan ülkelerde, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla döviz müdahaleleri önemli bir para politikası aracı haline gelmiştir” dedi.

Diğer önemli araç grubunun ise makro ihtiyatçı politikalar olduğunu belirten Karahan, bu politikaların iç ve dışsal kırılganlıkları yönetmeye yönelik önlemler sunduğunu kaydetti.

“GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER, MAKRO İHTİYATI SIKLIKLA KULLANIYOR”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının para politikası faizinin yanı sıra makro ihtiyatı politikalar ve döviz müdahaleleri gibi tamamlayıcı araçları sıklıkla kullandığını belirtti. 2008-2009 küresel finansal krizinin ardından, birçok merkez bankasının yalnızca faiz oranlarını ayarlamakla kalmadığını, aynı zamanda finansal istikrarı desteklemek amacıyla makro ihtiyatı politikalarını sıkılaştırdığını vurguladı.

Karahan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Sermaye akımlarının hızlandığı dönemlerde, bu tür araçlar finansal döngülerin aşırılıklarını dengeleyici bir işlev üstleniyor. Pandemi sırasında ise genişleyici para politikaları devreye girdi ve faiz oranlarında indirime gidildi. Ancak bu gevşeme yalnızca faiz oranlarıyla sınırlı kalmadı; döviz müdahaleleri ve makro ihtiyatı önlemler de kullanılarak politika seti çok boyutlu hale geldi.

Son yıllarda, küresel enflasyon baskılarının ve gelişmiş ülke merkez bankalarının parasal sıkılaştırma politikalarının, gelişmekte olan ülkelerde de benzer sıkılaştırıcı önlemleri hayata geçirmesine yol açtığını ifade etti.

Karahan, bu politika bileşimlerinin her ülkenin karşılaştığı makrofinansal koşullar, dış borç yapısı, kur geçişkenliği ve sermaye akımlarının açıklığı gibi faktörlere dayandığını belirterek, “Dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerde tek tip bir politika tepkisi değil, her ülkenin özel koşullarına göre uyarlanmış, çoklu ve esnek politika stratejilerinden söz etmek daha doğru olur” dedi.

“TL MEVDUAT PAYINI ARTTIRMAYI VE KKM’Yİ AZALTMAYI HEDEFLİYORUZ”

Karahan, Türkiye’nin para politikası uygulamalarına da değindi ve para politikası araçlarını, diğer gelişmekte olan ülkeler gibi, temel para politikası faizini çeşitli makro ihtiyatı araçlarla güçlendirdiklerini vurguladı. Son dönemdeki makroekonomik gelişmelere dair şu açıklamalarda bulundu:

Sıkı parasal duruşumuzu desteklemek için kullandığımız araçları üç ana başlıkta toplayabiliriz. İlk olarak, Türk lirası mevduatın payını artırmak ve KKM’yi kademeli olarak azaltmak amacıyla mevduata yönelik düzenlemeler. İkinci olarak, kredi büyümesine yönelik düzenlemelerle kredi talebindeki dalgalanmalara karşı önlem alıyoruz. Üçüncü olarak ise sistemdeki fazla Türk lirası likiditesini yönetmeye yönelik adımlar atıyoruz. Mart ayından bu yana finansal piyasalarda yaşanan gelişmeleri, enflasyon görünümüne olabilecek etkilerini değerlendirerek parasal sıkılaştırıcı tedbirler aldık.

Karahan, bu adımların Türk lirasının fonlama maliyetlerini artırmaya yönelik, likidite yönetimini güçlendiren ve döviz talebini sınırlayan önlemleri içerdiğini belirtti.

“TL MEVDUATI PAYI, YÜZDE 58 İLE TARİHİ ORTALAMAYA YAKIN”

KKM bakiyesindeki azalma, finansal istikrar üzerinde risk oluşturmadığı gibi Türk lirası cinsi mevduatın payını artırarak, parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor. Merkez Bankası’nın bilançosundaki riskleri de azaltıyor.

Son 12 ayda vadesi dolan KKM hesaplarından dövize geçiş oranının yüzde 14,5 olduğunu belirten Karahan, şunları söyledi:

KKM bakiyesinin azalması, Türk lirası mevduat payını artırarak, finansal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor. Ayrıca, son dönemde görülen finansal oynaklıkların Türk lirası mevduatın payı üzerinde sınırlı etkisi oldu. TL mevduatın payı yüzde 58 ile tarihsel ortalamasına yakın bir seviyede ilerliyor. Yatırım fonlarına dahil ettiğimizde ise görünüm değişmiyor.

“14 MART-2 MAYIS ARASINDA DÖVİZ TALEBİNDE YURT İÇİ ETKİ SINIRLI KALDI”

TCMB Başkanı Fatih Karahan, hem yurtiçi hem de yurtdışındaki yatırımcıların Türk lirasına olan güveninin artış göstermesinin, rezervlerde olumlu bir tablo yarattığını ifade etti. Ancak Karahan, özellikle son dönemde yaşanan bölgesel ve küresel gelişmelerin, dış kaynaklı döviz talebinde belirgin bir artışa yol açtığını vurguladı.

Karahan’ın verdiği bilgilere göre, 22 Mart 2024 itibarıyla 124 milyar dolar düzeyinde olan brüt rezervler, 14 Mart 2025’te 171 milyar dolara kadar yükseldi. Ancak bu yükselişin ardından, 2 Mayıs itibarıyla rezervler 139 milyar dolara geriledi. Swap hariç net rezervlerde ise dikkat çekici bir toparlanma yaşandı: 22 Mart 2024’te eksi 65 milyar dolar seviyesinde olan net rezervler, bir yıl içinde 66 milyar dolara ulaştıktan sonra, 2 Mayıs itibarıyla yaklaşık 14 milyar dolar olarak kaydedildi.

Karahan, bu döneme ilişkin döviz hareketlerine dair şu değerlendirmeyi yaptı:

“14 Mart-2 Mayıs arasında gözlenen döviz talebinin yüzde 70’i yurt dışı kaynaklıydı. Buna karşılık, yurt içinden gelen döviz talebi oldukça sınırlı seviyede kaldı.”

“TÜRK LİRASINA DÖNÜŞTE MEVDUAT FAİZLERİ BELİRLEYİCİ”

Karahan, enflasyonla mücadelede izlenen sıkı para politikasının etkilerini değerlendirirken, politika faizi artışlarının beklentiler doğrultusunda mevduat ve kredi faizlerine yansıdığını ifade etti.

“Uyguladığımız para politikası duruşu ve makro ihtiyatı çerçeve sayesinde, mevduat faizlerinin geldiği seviye hem Türk lirasına geçişi teşvik ediyor hem de tasarruf eğilimini güçlendiriyor” diyen Karahan, tüketici kredilerinde son dönemde gözlenen hafif ivmelenmenin ağırlıklı olarak kredi kartı kullanımlarından kaynaklandığını belirtti.

Karahan, iç talebin seyrine dair göstergelere de değinerek; perakende satış endeksi, kartlı harcamalar ve reel talep verileri ışığında, yurt içi tüketimin genel olarak ılımlı bir çizgide seyretmekle birlikte hâlâ belirli ölçüde dirençli olduğunu kaydetti.

“ENFLASYON BEKLENTİLERİ, SIKI PARA POLİTİKASINI GEREKTİRİYOR”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, enflasyonla mücadelede sağlanan ilerlemeye dikkat çekerek, çeşitli göstergeler doğrultusunda dezenflasyon sürecinin devam ettiğini belirtti. Altı farklı göstergenin ortalamasıyla birlikte, tahmin doğruluğu yüksek olan medyan enflasyon verisinin de incelendiğini aktaran Karahan, bu ölçütlerin yıllıklandırıldığında enflasyonun yüzde 30’un biraz üzerinde bir düzeyde seyrettiğini ifade etti. Bu veriler, Karahan’a göre, fiyatlar genel düzeyinde kalıcı bir gerilemenin sürdüğüne işaret ediyor.

Öte yandan gıda enflasyonundaki gelişmeleri de değerlendiren Karahan, yıllık bazda aşağı yönlü bir seyir gözlemlense de, Ramazan ayının etkisiyle mart ayında fiyatlarda geçici bir yükseliş yaşandığını, nisan ayında ise bu artışın daha sınırlı kaldığını kaydetti. Ancak, geçtiğimiz ay Türkiye genelinde yaşanan zirai don olayına işaret eden Karahan, özellikle meyve fiyatları başta olmak üzere işlenmemiş gıda ürünlerinde önümüzdeki dönem için yukarı yönlü risklerin arttığını vurguladı.

Hizmet sektöründeki fiyat hareketlerini de mercek altına alan Karahan, nisan ayında temel mal fiyatlarının yükseldiğini, buna karşın hizmet enflasyonundaki artışın görece daha ölçülü olduğunu dile getirdi. Ayrıca, maliyet kaynaklı baskıların genel olarak hafifleme eğiliminde olduğunu ve bunun yalnızca belirli alanlarla sınırlı kalmayıp ekonomi geneline yayıldığını vurguladı.

Karahan’a göre, uygulanan sıkı para politikası ve bununla uyumlu makro ihtiyati önlemler, enflasyon beklentilerinin gerilemesine katkı sağladı. Ancak, nisan ayında finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmaların bu iyileşme sürecinde geçici bir duraksamaya yol açtığını söyledi:

Bugün itibarıyla enflasyon beklentileri hâlâ dezenflasyon patikamızın üzerinde seyrediyor. Bu da, para politikasında sıkı ve kararlı bir duruş sergilemeyi zorunlu kılıyor.

“FİYAT İSTİKRARI SAĞLANANA KADAR SIKI DURUŞTAN TAVİZ YOK”

Konuşmasının devamında enflasyon üzerinde etkili olan iç ve dış faktörleri de değerlendiren Karahan, emtia fiyatlarının görece ılımlı bir seyir izleyerek dezenflasyona katkıda bulunduğunu belirtti. Ayrıca, dış talepteki zayıflamanın ve uygulanan para politikalarının etkisiyle iç talebin de belirgin biçimde yavaşladığını dile getirdi.

Ancak Karahan’a göre, küresel ve yerel ölçekte artan belirsizlikler nedeniyle, para politikasında ihtiyatlılığın elden bırakılmaması gerekiyor. Bu çerçevede TCMB’nin, sıkı para politikası duruşunu fiyat istikrarı ve kalıcı dezenflasyon sağlanana kadar sürdüreceğini ifade eden Karahan, şu vurguyu yaptı:

Fiyat istikrarı yalnızca enflasyonu düşürmekle sınırlı bir hedef değil; aynı zamanda sürdürülebilir büyüme, finansal istikrar ve toplumsal refahın da ön koşuludur. Merkez Bankası olarak, enflasyonu orta vadeli hedeflerle uyumlu bir patikaya oturtmak ve dezenflasyon sürecini kesintisiz sürdürmek adına tüm araçlarımızla kararlı biçimde çalışmaya devam edeceğiz.

TCMB Başkanı Karahan: Sıkı para politikasından taviz yok

Giriş Yap

Bir Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.