İsrail’in Gazze’ye Yönelik Saldırıları ve Su Krizi
2 Mart itibarıyla, İsrail’in Hamas ile sağlanan ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşaması sona erdi. Bu gelişmenin ardından, Gazze Şeridi’ne insani yardımların girişinin durdurulması kararı alındı. Hükümetin bu kararı, bölgedeki insani durumu daha da zorlaştırdı. Su ve elektrik tedarikinin kesilmesi, Gazze’deki Filistinlilerin yaşadığı zor koşulları derinleştirirken, sınır kapılarının kapalı tutulması da yardımların ulaşmasını imkansız hale getiriyor.
SU TESİSİ ÜÇÜNCÜ KEZ BOMBALANDI
Gazze’deki insani kriz her geçen gün büyürken, İsrail’in 4 Nisan’da Gazze kentinin doğusundaki Tuffah Mahallesi’nde bulunan ‘Gabayin’ deniz suyu arıtma tesisine yönelik düzenlediği saldırı, durumu daha da kötüleştirdi. Bu tesis, Gazze’nin kuzeyindeki binlerce insan için hayati bir su kaynağıydı. Ancak, İsrail’in kasıtlı saldırıları sonucunda bu önemli tesis enkaza dönüştü. Tesisin 7 Ekim’den sonra üçüncü kez bombalanması, bölgedeki su sıkıntısını daha da derinleştirerek binlerce insanın susuz kalmasına yol açtı.
SU KUYULARI SİSTEMATİK OLARAK HEDEF ALINIYOR
Gazze Şeridi’nin doğusuna ve kuzeydeki Cibaliya bölgesine kadar uzanan bu su tesisleri, bölgedeki su ihtiyacının karşılanmasında kritik bir rol oynuyordu. Ancak, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana izlediği politika çerçevesinde, su kuyuları ve altyapı sistematik olarak hedef alınıyor. Bu durum, Gazze’ye ulaştırılan su kaynaklarının kesintiye uğramasına neden oluyor.
İnsani yardım kuruluşları ve uluslararası toplum, bu durumu eleştirse de, bu saldırıların durdurulmasına yönelik herhangi bir somut adım atılmamış görünüyor. Su kaynaklarının tahrip edilmesi, sadece kısa vadede değil, uzun vadede de bölgedeki insanların yaşam standartlarını olumsuz etkiliyor. Su, insanların en temel ihtiyaçlarından biridir ve bu tür saldırılar, sadece bir savaş stratejisi değil, aynı zamanda insanlık haline de bir saldırıdır.
Gazze’deki su krizi, sadece içme suyu ile sınırlı kalmıyor; tarımsal üretim, hijyen ve sağlık hizmetleri de bu durumdan olumsuz etkileniyor. Yetersiz su kaynakları, hastalıkların yayılmasına, gıda güvenliğinin tehdit edilmesine ve genel yaşam koşullarının kötüleşmesine neden oluyor. Bu nedenle, uluslararası toplumun müdahale etmesi ve Gazze’deki su ve enerji kaynaklarının korunması için acil önlemler alması gerekmektedir.
Sonuç olarak, Gazze’deki su krizi, sadece bölgedeki insanları değil, tüm dünyayı ilgilendiren bir mesele haline gelmiştir. Su kaynaklarının korunması ve insani yardımların ulaştırılması, uluslararası toplumun sorumluluğu olmalıdır. İnsanların temel ihtiyaçlarının karşılanmadığı bir dünyada barışın sağlanması mümkün değildir.
