İsrail Ordusunun Gazze Stratejisi: Refah Kentinin Kontrol Altına Alınması
İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne yönelik askeri stratejileri, Refah kentini tamamen kontrol altına alma hedefiyle yeni bir aşamaya geçiyor. Haaretz gazetesinin askeri kaynaklara dayandırdığı habere göre, İsrail, güneyde Refah ve Han Yunus şehirlerini ayıran Morag Koridoru ile Mısır sınırındaki Philadelphi Koridoru arasında, 75 kilometrekarelik geniş bir tampon bölge oluşturmayı planlıyor. Bu adım, Refah’ın tamamının İsrail’in işgali altına girmesini sağlayacak.
Bu yeni tampon bölge, Gazze Şeridi’nin yaklaşık 360 kilometrekarelik yüzölçümünün beşte birine denk gelirken, Mısır sınırındaki yardım geçişlerinin yapıldığı bölgeler de İsrail’in kontrolüne geçiyor. Tel Aviv yönetimi, bu tampon alanlara Filistinlilerin girişine izin vermiyor; dolayısıyla, bu bölge fiilen yasak bölgeye dönüşüyor.
Refah’a Dönüşün Engellenmesi ve Yapıların Yıkılması
İsrail ordusunun planı, yalnızca Refah’ı işgal etmekle sınırlı değil. Aynı zamanda, kente zorla göç ettirilen Filistinlilerin geri dönüşünün engellenmesi ve bölgede kalan yapıların tamamen yıkılması da hedefleniyor. Gözlemciler, bu planın Refah’ın “fiilen haritadan silinmesi” anlamına geldiğini ifade ediyor. Refah’ın tampon bölgeye katılması, Gazze’nin Mısır’la olan tek kara bağlantısını kopararak, şeridi adeta İsrail içinde izole bir yerleşim alanına çeviriyor. Bu durum, bölgedeki insani krizi daha da derinleştiriyor ve Filistinlilerin yaşam alanlarını tehdit ediyor.
Başbakan Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada, “Gazze’nin geniş bölgeleri artık İsrail’in denetiminde kalacak” demişti. Bu sözler, İsrail’in gelecekteki askeri ve siyasi stratejilerinin ne yönde şekilleneceğinin bir göstergesi olarak dikkat çekiyor.
Morag Koridoru’nun Genişletilmesi
İsrail’in Refah’a yönelik planı, Gazze’nin kuzeyinde daha önce uygulanan yıkım stratejisinin bir tekrarı olarak değerlendiriliyor. Habere göre, İsrail ordusu Morag Koridoru’nu genişletmek ve çevresindeki yapılaşmayı tamamen ortadan kaldırmak için aktif olarak çalışıyor. Bazı bölümlerde genişliği 1 kilometreyi aşan bu koridor, bölgenin fiziksel olarak ikiye bölünmesini sağlıyor.
Henüz kesinleşmemiş olmakla birlikte, Refah’ın tüm binalarının yıkılarak bölgenin tamamen boşaltılması da seçenekler arasında değerlendiriliyor. İsrail güvenlik yetkilileri, şehrin akıbetine dair nihai kararın henüz verilmediğini belirtirken, bu durum yerel halk arasında büyük bir belirsizlik yaratıyor. Her geçen gün, Refah’taki Filistinli aileler, evlerinden olma korkusuyla yaşamaya devam ediyor.
Askeri Yığınak ve Stratejik Hazırlıklar
Son günlerde İsrail askerlerinin Refah çevresine konuşlanması, kenti Gazze’nin geri kalanından koparma planının ilk adımı olarak yorumlanıyor. Bu askeri hazırlıklar, şehrin tamamen kontrol altına alınmasına giden yolun taşlarını döşüyor. Askeri yığınaklar, bölgedeki gerilimi artırırken, Filistinli sivillerin yaşamını daha da zorlaştırıyor.
İsrail, 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırıların ardından yalnızca Refah değil, Gazze Şeridi boyunca da çeşitli “tampon bölgeler” kurdu. Bu alanlar, İsrail ordusu tarafından “güvenlik hattı” olarak tanımlanıyor, fakat Filistinliler için bu bölgeler, girişin kesinlikle yasaklandığı ve yaklaşan herkesin hedef haline geldiği “ölüm bölgeleri”ne dönüşmüş durumda.
Gazze’nin Dış Dünyaya Açılan Kapısı da Kapatıldı
Mayıs 2024’ten bu yana İsrail işgali altında bulunan Refah Sınır Kapısı, Gazze’nin dış dünyaya açılan tek noktasıydı. Bu kapı üzerinden insani ve tıbbi yardımlar ulaştırılıyor, yaralıların tahliyesi sağlanıyordu. Ancak, İsrail ordusu, 2 Mart’tan bu yana yardım geçişlerine izin vermiyor. Bu durum, Gazze’deki insani krizin daha da derinleşmesine, sağlık hizmetlerinin aksamalarına ve insanların temel ihtiyaçlarının karşılanamamasına yol açıyor.
Refah’taki bu gelişmeler, sadece yerel halkı değil, aynı zamanda uluslararası toplumu da derinden etkilemektedir. İnsan hakları örgütleri, bu tür uygulamaların Filistinlilerin haklarını ihlal ettiğini ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtiyor. Bu bağlamda, dünya genelinde tepkiler artarken, çözüm için diplomatik çabaların hızlanması bekleniyor.