FETÖ elebaşı Fetullah Gülen öldü.
Türkiye’de binlerce sivilin kanı eline bulaşan, milyonlarca insanın hayatını olumsuz yönde etkileyen teröristbaşı Gülen’in ölüm haberi sevinçle karşılandı.
Örgütün internet sitesinden Gülen’in ölüm haberi duyuruldu. Gülen’in yeğeni Ebuseleme Gülen de sosyal medya hesabından FETÖ elebaşının ölümünü doğrularken birçok FETÖ’cü kaçak ve onlara bağlı yayın organlarından da ölüm haberleri yayınlandı.
Gülen, böbrek yetmezliği ve şeker hastalığının yanı sıra ayrıca demans sebebiyle tedavi görüyordu.
YERİNE KİM GEÇECEK SORUSU
Gülen öldükten sonra akıllara gelen ilk soru ise yerine kimin geçeceği sorusu…
Kimi uzmanlar hastalıklarla cebelleşen Gülen’in ölümünden çok önce bu ismin belirlendiği yönünde fikir beyan ederken bazı isimler, bu alanda dikkat çekiyor.
Gülen’in sık sık yalan ölüm haberlerinin çıktığı, Pensilvanya’daki malikanesinden kaçırıldığı gibi haberler çıkmaya başladığı dönemde örgüt içindeki kavgalar ve güç savaşları da görünür olmuştu.
Türkiye’den giden milyarlarca liralık maddi gelir kesilip eleman devşiremese de, örgüt hala dünya çapında okul ve gayrimenkullerle 300-400 milyon dolarlık bir servete sahip.
İKİ İSİM ÜZERİNDE DURULUYOR
Örgüt içinde ise bu paranın kimin kontrolüne geçeceği, Batı’daki örgüt içi atamaları kimin yönlendireceği konusundaki kavgalar kamuoyuna yansımıştı.
Güç savaşlarının daha da şiddetlenip ayrılıklara yol açması beklenen bu süreçte ise Gülen’in yerine Suat Yıldırım ya da Mustafa Özcan’ın geçmesi bekleniyor.
FETÖ’CÜ SUAT YILDIRIM KİMDİR
1960’larda Fetullah Gülen ile Edirne’de aynı evi paylaşan Suat Yıldırım, kuruluş yıllarından başlayarak örgüt faaliyetleri içinde yer aldı.
örgütün “Başyüceler” ya da “istişare heyeti” de denilen bu kurulun üyelerinden Suat Yıldırım, 1964’te Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu.
Bir süre Diyarbakır’da müftü yardımcılığı yaptıktan sonra Edirne’ye il müftüsü olarak atanan Yıldırım, burada tanıştığı FETÖ elebaşı Gülen ile aynı evde kalmaya başladı.
Yıldırım, 1968’de Atatürk Üniversitesi’nde asistan oldu. Çeşitli üniversitelerdeki çalışmaları sonucunda profesörlüğe kadar yükselen Yıldırım, kuruluş yıllarından itibaren FETÖ’nün faaliyetleri içinde yer aldı.
SÖZDE TAYİN HEYETİ
Bir dönem örgütte yer alan Çetin Acar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bir gün önce açılan ve kamuoyunda “FETÖ çatı davası” olarak bilinen davanın iddianamesine giren beyanında “örgütün üst kurullarınca alınan kararların Yıldırım tarafından incelendiğini” bildirdi.
Yine bir dönem örgütte yer alan Nurettin Veren de Yıldırım’ın örgütün her türlü tayin, terfi ve yönlendirmesinin değerlendirildiği “tayin heyeti” içinde yer aldığını belirtti.
Aynı dava kapsamında ifadesi bulunan gizli tanık “Kasırga” ise Yıldırım’ın direkt örgüt elebaşı Fetullah Gülen’e bağlı olduğunu, onun arasında bulunduğu örgüt mensubu bir grubun Türkiye’de yapılan tüm toplantılara Gülen adına başkanlık ettiklerini ve aldıkları talimatları alt kademelere ilettiklerini anlattı.
ADİL ÖKSÜZ’ÜN FAKÜLTESİNİN DEKANLIĞINI YAPTI
Yıldırım, 1993-1995 yıllarında Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dekanlığı yaptı. FETÖ’nün 15-16 Temmuz 2016 gecesi Akıncı Üssü’nden darbe girişimini yöneten, yakalandıktan sonra serbest bırakılan ve o günden bu yana halen aranan örgütün sözde “TSK imamı” Adil Öksüz, Yıldırım’ın görev yaptığı dönemde bu fakülteye akademisyen olarak adım attı.
Fetullah Gülen’in operasyon ekibi içinde yer aldığı, örgüt içerisinde görüşlerine değer verilen ve örgüt üzerinde etkisi bulunan kişiler arasında yer aldığı belirlenen Yıldırım, örgüte müzahir kuruluşların etkinliklerinde sıkça konuşmacı olarak boy gösterdi.
SUAT YILDIRIM HAKKINDAKİ DAVALAR
Suat Yıldırım, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının “FETÖ çatı davası” ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ mensuplarının “futbolda şike” soruşturmasında kumpas kurduğu gerekçesiyle 108 kişiye açtığı davanın firari sanıkları arasında bulunuyor.
“Futbolda şike” soruşturması dava dosyasında beyanlarına yer verilen gizli tanık “Güneş”, “şike soruşturması” başlamadan önce, kapatılan Zaman gazetesinde Yıldırım ile Şerif Ali Tekalan, gazetenin Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Samanyolu Yayın Grup Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen ve Mehmet Ali Şengül’ün toplantı yaptığını bildirerek, şunları aktarmıştı:
“Toplantıda, kulüplere yönelik bir operasyon yapılacağı ve bunun merkezinde Fenerbahçe olacağı söylendi. Hidayet Karaca, ‘Bu spor camiasını nasıl ele geçireceğiz?’ diye sordu. Şerif Ali Tekalan, Suat Yıldırım’a ‘Federasyon ile ilgili durum nedir?’ dedi. Yıldırım, ‘İçeriden de bir temizliğin yapılması bekleniyor.’ karşılığını verdi. Tekalan da ‘Radyomuz var, televizyonumuz var, gazetemiz var, her alanda varız ama en popüler saha olan futbolda yokuz. Bu çok büyük bir eksiklik. Berlusconi İtalya’da bir futbol kulübü başkanıydı. Mafya olduğu bilinmesine rağmen futbol onun geçmişini sildirdi ve daha ileriye taşıyarak başbakan yaptı. Aziz Yıldırım da inanılmaz bir kitleye hitap ediyor. Fenerbahçe taraftarları aynı bizim gibi kendi aralarında kenetlenmiştir. Emniyetteki arkadaşlara söyleyelim, şike yasası çıkıncaya kadar bir şablon oluştursunlar ve bu kişiler hakkında önleme dinlemesi yapsınlar ki her şey önümüzde hazır dursun.’ dedi.
Ankara’daki davada ağırlaştırılmış müebbet, İstanbul’daki davada ise 78 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Yıldırım, 4 Eylül 2015’te yurt dışına kaçtı.
FETÖ’CÜ MUSTAFA ÖZCAN KİMDİR?
1975 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde vaizliğe başlayan Mustafa Özcan, 1977’de müftü yardımcısı olarak atandığı İzmir’de elebaşı Gülen ile tanıştı.
O günden sonra örgüt hiyerarşisinde yer alan Özcan, 1992’de vaiz olarak görevlendirildiği Kartal’da aynı zamanda örgütün “İstanbul imamlığı”nı yaptı.
Kısa sürede FETÖ içerisinde hızla yükselen Özcan, daha sonra “hususi hizmetler” kapsamında Hava Kuvvetleri Komutanlığı imamlığı, ardından Balkan ülkeleri imamlığına getirildi.
Sık sık Pensilvanya’ya giderek örgüt elebaşının talimatlarını alan Özcan, Gülen’in ilk öğrencilerinden olmasının avantajıyla 2003’te “Türkiye imamı” oldu.
Diyanet İşleri Başkanlığındaki görevinden 2006’da emekli olan Özcan, ardından örgütün finans kaynaklarından Kaynak Holding’de Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Bu görev adı altında Türkiye’deki para havuzunu kontrol eden Özcan, aynı zamanda FETÖ tarafından hedef alınan, kamuoyunun yakından tanıdığı isimlere kurulan kumpasları yönetti.
KUMPAS SORUŞTURMASINI PLANLADI
Özcan, aynı zamanda örgütün emniyet mahrem imamı “Kozanlı Ömer” kod adlı Osman Hilmi Özdil ile Balyoz, Ergenekon, İzmir casusluk davaları ile 17/25 Aralık kumpas soruşturmalarını planladı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce karara bağlanan “FETÖ çatı davası” iddianamesinde, Özcan’ın örgüt mensupları da dahil çok sayıda kişinin özel hayatına ilişkin bilgi ve görüntüleri gerektiğinde kullanmak üzere arşivlediğine yer verildi.
Bu faaliyetlerinden dolayı örgütün sözde tayin ve atamaların yanı sıra kumpas operasyonlarının detayı ile para akışı gibi konular Özcan’ın sorumluluğuna verildi.
Bu kapsamda Türkiye’deki para kasasının başına getirilen Özcan, kendisinden önce Gülen’e talebelik yapan ve örgütün “gelenekçi” kanadını temsil eden, aralarında farklı ülkelerde firari durumdaki Mehmet Ali Şengül, İsmail Büyükçelebi, İsmet Aksoy, Şerif Ali Tekalan gibi isimlerin tepkisini çekti.
Ayrıca dünyanın birçok yerinden Pensilvanya’ya gönderilen örgütün mali kaynaklarını, kendine yakın kişilere aktardığı ortaya çıkan Özcan’ın hedef alınması üzerine devreye giren elebaşı Gülen, yolsuzluk tartışmalarının üstünü kapattı.
Her seferinde Gülen tarafından aklanan Özcan, kendisine muhalif birçok örgüt yöneticisinin de ayağını kaydırdı.
Kapatılan Zaman gazetesinin eski yayın yönetmeni Hüseyin Gülerce, mahkeme dosyasına giren beyanında, Özcan’ın örgüt içerisindeki gücüne dikkati çekmek için “Örgüt içinde bu arkadaşa (Mustafa Özcan) kim toslamışsa hepsi gitmiştir. Mustafa Özcan’a toslayıp da ayakta kalan kimse olmamıştır.” ifadesini kullandı.
Uzun yıllar örgüt içerisinde bulunan yazar Latif Erdoğan da dava dosyasına giren beyanında Özcan’ın, Gülen’den sonra örgütün ikinci adamı olduğuna dikkati çekerek, “Özcan, Gülen Amerika’ya gittiği ilk günden itibaren Türkiye’deki yapının organizesini yapar. Ayrıca mali anlamda da kasadır. Örgütte bulunmadığı mevki yoktur.” dedi.
Çatı davası kapsamında tanık olarak dinlenen örgütün eski emniyet imamı Kemalettin Özdemir ise Özcan’ın Gülen’in gölgesi gibi hareket ettiğine işaret ederek, “Gülen hakkında yurt içinde ve yurt dışında açılan davaların ve mali işlerin takibinden, basın ve yayından, Gülen’in kitaplarının basılıp dağıtılmasından, yurt dışı ve yurt içi faaliyetlerin yürütülmesinden sorumlu, ‘başyüceler divanında’ en yetkili şahıstır.” değerlendirmesini yaptı.
Bir diğer tanık gazeteci Nurettin Veren, Özcan’ın FETÖ adına Türkiye genelinde mali konularda en yetkili kişi olduğunu, para koordinasyonunun sadece onunla Gülen arasında yönetildiğini vurguladı.
GÜLEN’DEN SONRAKİ EN ETKİLİ KİŞİ
Savcı Serdar Coşkun’un hazırladığı “FETÖ çatı iddianamesi”nde Özcan’ın, Gülen’in ilk talebelerinden ve ondan sonra gelen ikici isim olduğu, mütevelli heyeti içerisinde yer aldığı ifade edildi.
Özcan’ın her türlü tayin, terfi ve yönlendirmenin yapıldığı örgütün tayin heyetinde bulunduğu belirtilerek, şu tespite yer verildi:
“Gülen’in operasyon ekibi içerisinde yer aldığı, son olarak ‘Türkiye imamı-örgütün ikinci adamı’ olarak faaliyet gösterdiği, örgütün elindeki ekonomik kaynakların yönetiminden sorumlu olduğu, toplanan paranın harcanması, değerlendirilmesi, nemalandırılması, kullanılacağı yerlerin belirlenmesi işlerini idare ettiği, Gülen’den sonra örgütte en etkili en üst yönetici olduğu anlaşılmaktadır.”
Türkiye’nin farklı illerinde hakkında soruşturma açılan firari Mustafa Özcan hakkında, “silahlı terör örgütü yöneticiliği” ve “anayasal düzeni ihlale teşebbüs” başta olmak üzere birçok suçtan yakalama kararı bulunuyor.