Roman Nagasaki’ye atılan atom bombasından yanan bir Japon delikanlısıyla, Vietnam’da napalm bombasında yanmış genç bir genç kız arasındaki mektuplarla başlayan arkadaşlığı konu alıyor.
Amerika’nın Japonya’ya ve Vietnam’ya attığı bombalarla birer ölüm laboratuvarına dönüştürdüğü insanlar, teselliyi bazen kiraz ağacında, bazen ay ışığında buluyor. Başka bir deyişle ölümden kurtulan kavrulmuş tenlerin hayatta kalmanın yollarını aradığı insanlık dramının gerçek öyküsünü çarpıcı bir dille anlatıyor.
“Göğüslerinde birer yürek taşıyan herkesi” sessizlik perdesini aralamaya çağıran Vietnam’a Sevgiler, bir çağdaş edebiyat ağıtı olarak önümüzde duruyor.
“YANAN ŞEHRİN RESMİNİ ÇİZDİM”
“…Yanan bir şehrin resmini çizdim. Nagasaki belki, belki bir Vietnam şehri, belki de
bir gün onların nefretlerine hedef olacak bir başka şehir, dünyanın başka yerlerinde bir şehir. Şehrin üstüne atom bombaları atan, yangın bombaları atan, patlayıcı bombalar atan, guava bombaları atan insanlar çizdim. Evet, geleceği çizdim, çünkü bütün düşmanlarını bombalamaya yemin etmişler, bütün düşmanlarını, ne olurlarsa olsunlar – barış isteyen, daha iyi bir hayat isteyen, sivil, asker, bütün insanları…”
Sayfa: 104
Edita Morris’in birçok dile çevrilen ve tüm dünyada yankı uyandıran eseri Vietnam’a Sevgiler, Nagasaki’ye atılan atom bombasıyla yanan genç bir adamın, Vietnam Savaşı’nda napalm bombasıyla yanan genç bir kıza yazdığı mektuplarla başlıyor. ABD barbarlığının birer ölüm laboratuvarına dönüştürdüğü insanlar, teselliyi bazen kiraz ağacında, bazen ay ışığında buluyor. Başka bir deyişle ölümden kurtulan kavrulmuş tenler, hayatta kalmanın yollarını arıyor.