Beykoz’da Yolsuzluk Soruşturması: Belediye Başkan Yardımcısı Gözaltında
Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler’in de aralarında bulunduğu 12 şüphelinin tutuklandığı önemli bir yolsuzluk soruşturması başlattı. Bu soruşturma, “ihaleye fesat karıştırma” ve “suç işlemek amacıyla örgüt kurma, üyelik ve yardım” suçlarını kapsamaktadır. Özellikle, Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü bünyesinde gerçekleştirilen bazı mal alım ihalelerine fesat karıştırıldığı iddiaları, durumu daha da karmaşık hale getirdi.
Dün, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alınan Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı Fidan Gül‘ün, adli süreçleri tamamlandıktan sonra Beykoz Adliyesi’ne sevk edildiği bildirildi. Gül, sağlık kontrolünden geçirildikten sonra adli işlemler için mahkemeye götürüldü. Bu durum, yerel halkta ve kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı.
Fidan Gül’ün Geçmişi ve İddialar
Fidan Gül, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) döneminde, Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı sırasında Kültür ve Spor Müdürlüğü görevlerini üstlenmişti. İddialara göre, Gül, Beylikdüzü Belediyesi bünyesinde kreş müdürü olarak görev yaparken, 2024 yılının Haziran ayında Beykoz Belediyesi’nde Sosyal Yardım İşleri Müdürü olarak atanmıştı. Bu atamanın, Gül’ün yargı sürecinin devam etmesine rağmen gerçekleşmesi, kamuoyunda büyük bir tepkilere sebep oldu.
Özellikle, Gül’ün 2024 yılı Ekim ayından itibaren Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’nden sorumlu olarak Köseler tarafından başkan yardımcısı olarak görevlendirilmesi, yerel halk tarafından sorgulandı. Bu atama, şüpheler ve eleştirilerle dolu bir ortamda gerçekleşti ve Gül’ün geçmişteki görevlerinden dolayı, yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak daha fazla dikkat çekti.
Yargının Gündemi ve Kamuoyu Tepkisi
Bu tür yolsuzluk soruşturmaları, Türkiye genelinde kamuoyunun dikkatini çekmeye devam ediyor. Yerel yönetimlerdeki yolsuzluk iddiaları, toplumda derin bir güvensizlik yaratmakta ve vatandaşların yöneticilere olan inancını sarsmaktadır. Beykoz’daki bu olay, sadece yerel bir mesele olmanın ötesine geçerek, Türkiye’nin genelinde benzer olayların da sorgulanmasına neden olabilir.
Bu durum, yargının bağımsızlığı ve adaletin sağlanması açısından kritik bir öneme sahip. Şimdi, Beykoz’daki bu yolsuzluk soruşturmasının nasıl sonuçlanacağı merakla bekleniyor. Hem yerel yönetimlerin şeffaflık ilkelerine ne kadar riayet ettiği hem de yargının bu tür davalarda nasıl bir tutum sergileyeceği, halkın gözünde büyük bir önem taşımaktadır.
Yolsuzluk, sadece bir suç değil, aynı zamanda toplumsal bir hastalıktır. Bu tür olayların üstesinden gelmek için, tüm kesimlerin iş birliği yapması, halkın bilinçlenmesi ve yöneticilerin hesap vermesi gerekmektedir. Beykoz’daki gelişmeler, bu anlamda bir dönüm noktası olabilir.